T.T.G.V. Genel Merkezinde 25 Eylül 1997 günü yapılan basın toplantısıyla “DEMİRYOLUMU İSTİYORUM” kampanyası başlatıldı.
DEMİRYOLUMU İSTİYORUM KAMPANYASI BASIN DUYURUSU T.T.G.V. çatısı altında oluşturmayı düşündüğümüz “ DEMİRYOLUMU İSTİYORUM” kampanyasının başlangıç toplantısına hoş geldiniz. Kampayamızın başlangıcı ülkemizde demiryollarının kuruluşunun 141. yıldönümüne rastlamaktadır. Bu toplantımızın amacı “ DEMİRYOLUMU İSTİYORUM” adı altında konuya taraf örgütlerle bir platform oluşturmasının ilk adımını atmak ve uzun erimli bir kampanyanın takipçisi olacaklarla bir çekirdek oluşturmaktır. Artık insanımız rahat, güvenli ve hızlı bir ulaşım istiyor. Bu da onun en doğal hakkı. İlk hedefimiz İzmir-Ankara arasında hızlı demiryolu hattı yapılması. Biz İzmir’den Ankara’ya 2-2,5 saatte gitmek istiyoruz. 5-6 saatte Erzurum’a Kars’ a varmak istiyoruz. Bildiğiniz gibi “İzmir Salihli Yolu Ölüm Yolu Olmasın” kampayamızdan sonra, bu yolun ıslahı için çareler arayışına gidilmiştir. Önerilerden biri de İzmir Ankara arasında bir otoban yapılması fikri olarak ortaya konmuştur. Biz bu yolun çift gidiş gelişli olmasının yeterli olacağı inancındayız. İzmir Ankara arsında otoban yerine çok daha düşük maliyeti olan hızlı tren projesinin gündeme getirilmesini istiyoruz. Neden otoban yerine demiryolumuzu istiyoruz? 1. Otoban yapımında demiryoluna oranla iki kat daha fazla arazi kamulaştırılmalıdır. Bu hem maliyeti artırmakta hem de verimli tarım arazilerinin kaybına yol açmaktadır. 2. Otobanlarda tüketilen enerji demiryollarına oranla 2 ila 5 misli fazladır. 3. Demiryollarında elektrik enerjisi kullanılması imkanı vardır ki bu enerji fueloil ve benzin gibi enerji türlerine göre daha ucuz, dışa bağımlılığı daha az bir enerji türüdür. Ayrıca çevre kirliliğine yol açmamaktadır. 4. Hızlı trenlerle (ki saatte 300-400 Km hız yapanlar mevcuttur) insanlar otobandan çok daha hızlı bir şekilde ulaşım imkanına kavuşacaklardır. 5. Yük taşımacılığının demiryollarına kaydırılması ile karayollarının yükü azalacak kazalar minimuma inecektir. Ayrıca LPG , benzin, tüp gaz gibi patlayıcı maddelerin taşınmasının karayollarından demiryollarına aktarılması ulaşım güvenliğini artıracaktır. 6. Son kazalar göstermiştir ki, otobanlar da daha çok fazla bir ulaşım güvenliğine sahip değildir. Gelişmiş ülkelerde demiryolu yolcu taşımacılığı birinci sırada yer almaktadır. Hatta bu ülkelerde demiryolları, havayoluyla rekabet eder düzeye ulaşmıştır. Bu platformun bir çığ gibi büyüyeceği ve ülkenin her tarafına yayılacağı inancındayız. Kampanyamızın toplumun tüm kesimlerince destekleneceğine inanıyor, herkesi bu kampanyaya destek vermeye çağırıyoruz. Ve diyoruz ki : Daha hızlı bir ulaşım için Daha güvenli bir ulaşım için Daha temiz bir çevre için Dışa bağımlılıktan kurtulmak için DEMİRYOLUMU İSTİYORUM
KAMPAYAYA
DESTEK VEREN
KURULUŞLAR
(Destek Mesajları
sırasına göre) 1. Birleşik Taşıyıcılık Çalışanları Sendikası ( BTS ) 2. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi 3. Mimarlar Odası İzmir Şubesi 4. Ulaştırma Bakanlığı 5. İzmir Tabip Odası 6. Manisa Barosu 7. Jeofizik Mühendisleri Odası ( Merkez ) 8. T.C.D.D. Genel Müdürlüğü 9. Demiryol-İş Sendikası 10. İzmir Büyükşehir Belediyesi 11. Türkiye Özel Motorlu Taşıt Sürücü Kursları Derneği 12. Milli Eğitim Sağlık Eğitim Vakfı (MESEV) İzmir Şubesi 13. Denizli Çevre Meclisi 14. Elektrik Mühendisleri Odası Denizli Şubesi 15. Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) 16. Cumhuriyet Okurları (CUMOK) 17. Aydın Tabip Odası 18. Aliağa Atatürkçü Düşünce Derneği 19. Acil Tıp Derneği 20. İzmir Umum Kamyoncular ve Kamyonetçiler Esnafı Odası 21. Tetrapak Çalışanları 22. Yerel Gündem 21....
S. Yücel ÖZDEN Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı
Değerli Türkiye Trafik Güvenliği Vakfı Yöneticileri Ulaştırma Camiası olarak, daha güvenli ve daha hızlı bir ulaşım, daha temiz bir çevre ve dışa bağımlılıktan kurtulmak için Vakfınız “ DEMİRYOLUMU İSTİYORUM” Kampanyasının başlatılmış olduğunu öğrenmiş olmanın mutluluğu içerisindeyiz. Trafik kazalarının en önemli sebeplerinden birisi de; demiryollarındaki yolcu ve yük taşıma paylarının düşük olmasıdır. Demiryollarımız yetersiz kaldığı için yük ve yolcu taşımaları karayollarına kaymaktadır. Trafik kazalarını en çok kamyon ve yolcu otobüslerinin yaptığı dikkate alınırsa demiryollarımızın önemi bir kere daha ortaya çıkar. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında sosyal ve ekonomik hayatımızın adeta bir lokomotifi olan demiryollarımız maalesef bugün arzu ettiğimiz seviyede değildir. Ancak, ülkemizi yeni baştan demir ağlarla örmek azminde olan sizlerinde desteği ile demiryollarımızı geliştirmek ve hizmetlerini çağın standartlarına uygun hale getirmek Bakanlığımızın en büyük hedefidir. Demiryollarımız diğer ulaştırma türleri özellikle karayolu taşımacılığı ile rekabet edebilmek için Pazar şartlarına hızlı uyum sağlayan, modern işletme yöntemlerine ve yeni teknolojilere ihtiyaç duyulmaktadır. İmkanlarımız demiryollarımızı modernizasyonu ve yeni teknolojilerin uygulanmasına yönelik şekilde kullanmak kararındayız. Siz azimli demiryolu sevenlerin desteği ile birlikte modern, hızlı ve rahat bir ulaşıma imkan verecek olan çağdaş demiryolu sistemine kısa sürede ulaşacağımızı ümit etmekteyim. Bu duygu ve düşüncelerle Vakfınız başlattığı “ DEMİRYOLUMU İSTİYORUM” Kampanyasının başarıya ulaşmasını temenni eder, hepinize saygılar sunarım.
TÜRKİYE’ de ULAŞIM SORUNU VE DEMİRYOLLARIMIZ Son on yılda trafik kazalarında can verenlerin sayısı 120 bindir. Yaralananların sayısı da 100 binin üzerindedir. Yani ülkemizde100-120 bin nüfuslu bir şehir her yıl öldürülerek ya da sakat bırakılarak yok edilmektedir. Ülkeler arası savaşlarda bile her yıl bu kadar insanın ölmesi istisna bir durumdur. Türkiye 3 yıl süren Kurtuluş Savaşında 1 yılda trafik kazanlarında ölenler kadar insanı kaybetmemiştir. Basına, televizyonlara ve siyasetçilere bakarsak olayın sorumlusu içimizdeki trafik canavarıdır. Kurallara uymayan sürücüler, uyuyan, hatalı sollama yapan, aşırı hız yapan şoförlerdir.Trafik kurallarını bilmeyen, eğitimsiz yayalardır. Bunlar da olmadı yolların yetersizliği, işaret eksikliğidir.Bu sayılanların elbette trafik kazalarının meydana gelmesinde rolü vardır. Fakat acaba bütün suç sürücülerin ya da esas suçlu çarpan veya çarpılanlar , uçurumdan aşağı yuvarlananlar mı? Gözümüzün önünü lunaparktaki çarpışan otoları getirelim. Daracık bir alana o kadar çok araba konulmuştur ki hareket ettiklerinde bunların çarpışmaması mümkün değildir. Ama her çarpışmada bir taraf hatalıdır. Önündeki ya da arkasındakini görmemiştir.Karayollarımızda da buna benzer bir durum vardır. Yani yollara o kadar çok kamyon, otobüs , taksi vb vasıta doldurulmuştur ki bunların çarpışmaması mümkün değildir. O halde tüm kabahati çarpan ve çarpılanlara, kaza yapanlara yükleyerek işin içinden çıkamayız. Ülkemizdeki ulaşım sisteminin neden olduğu belalar sadece trafik kazalarında can ve mal kaybıyla sınırlı değildir. Mevcut ulaşım sistemi son derece pahalıdır, dışa bağımlıdır. Türkiye’ de neredeyse karayolundan ibaret olan ulaşım sistemi tamamen petrole bağımlıdır. Bakım ve onarım giderleri yüksektir.İşletme maliyeti fazla, ekonomik ömrü kısadır. Her yıl petrol için, otomobil için, lastik için, yedek parça için yabancı tekellere milyarlarca dolar ödüyoruz. Hatta bazı yıllar ülkemiz ihracattan sağladığı tüm geliri petrole harcıyor. Varolan ulaşım sisteminin neden olduğu tahribattan biri de çevre kirliliğidir. Karayolunun geçtiği güzergahlar benzin istasyonları, dinlenme tesisleri ve tamirhanelerle dolmaya başlar. Gene sadece kâr peşinde koşan sermayedarlar fabrikalarını yol kenarında kurarlar. Doğal olarak bu kuruluşların etrafında yeni yerleşim birimleri oluşur. Sonra da tüm bu benzinliklerin, dinlenme tesislerinin, tamirhanelerin, sanayi kuruluşlarının, yerleşim birimlerinin tüm artığı , pisliği en yakın dereye, göle ya da denize boşaltılır. Sonuç doğanın katledilmesidir. Büyük şehirlerimizde insanlara nefes bile aldırmayan hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden biri egzoz dumanı , yani mevcut ulaşım sistemidir. Ulaşım sisteminin neden olduğu tüm bu kötülükler, doğal olmayan bu afetler öyle trafik canavarı ile açıklanabilecek cinsten olgular değillerdir. Ulaşım türleri için peşin olarak “ en iyisi şudur” demek doğru olmaz . Çünkü taşınacak mala, taşıma mesafesine, istenen zamana , ülkenin coğrafi durumuna göre bu ulaşım türlerinin faydası değişir. Örneğin en önemli unsurun zaman olduğu bir yerde tüm pahalılığa karşı havayolu tercih edilir. Uzun mesafelere kitle ve yolcu taşımacılığı için demiryolu uygundur.Ya da kısa mesafelerde, evlere dağıtım işlerinde en uygun karayoludur. Sorun bu ulaşım türlerinden birini seçmek değil, bu ulaşım türlerini birbirleriyle koordineli olarak en verimli biçimde kullanabilmektir. Ülkemizdeki ulaşım probleminin çözümü için yapılması gereken işler aslında öyle karmakarışık işler değildir.Genel düzeyde şunu söyleyebiliriz: Yolcu ve yük taşımacılığında payları devede kulak kalan demiryolları ve denizyollarına gereken önem verilmeli ve bu sistemler geliştirilmelidir. Demiryolları özeli için şunları söyleyebiliriz: Büyük sanayi ve şehir merkezlerinin demiryolları ile birbirine bağlanması gerekir. Bugün %98’ i tek hatlı olan demiryolları en azından büyük şehirler arası çift hatlı hale getirilmelidir. Dizel işletmecilikten elektrikli işletmeciliğe geçilmelidir. Demiryollarımızın alt yapısı ve araçları modernleştirilmelidir.Ve en önemlisi demiryolu teknolojisini kendimiz üretebilir hale getirmeliyiz. Kent içi ulaşımın ülkemiz ve insanımız lehine çözülebilmesi de yine raylı sisteme ağırlık vermekten geçmektedir. DEMİRYOLLARI MESELESİ
Demiryolları meselesi ne demek?
Bu da nerden çıktı? Diyebilirsiniz. Bendeniz öyle düşünüyorum.Üstü,
sürekli ve bilinçli bir biçimde örtülmekle birlikte, bir demiryolları
meselemiz vardır.Çünkü dünyanın en “ azgın ve azman trafik
canavarı” bizim ülkemizdedir. Ve
demiryolları, bu canavarın
en etkili düşmanıdır.
Trafik felaketlerinin önlenmesinde bu ülke, çok ivedilikli gündeme getirilmesi gereken bir şeyi, demiryollarını her ne hikmetse, ısrarlı bir biçimde görmezden geliyor.
Düşüncemi
paylaşan bir çok telefon ve faks aldım. Fakslardan biri çok önemli ve
anlamlı. Çünkü TCDD Genel
Müdürü ve Yönetim
Kurulu Başkanı Sayın Tekin Çınar dan geliyor. Önce onu ( kısmen özetleyerek ) görelim:
“ 1 Eylül akşamı, Ali Kırca ile yaptığımız söyleşi büyük bir merak ve dikkatle izledim. 140 yıllık bir maziye sahip TCDD işletmesinin genel müdürü olarak, demiryollarının sorunları ile ülke gerçeklerini bu kadar açık, net ve doğru bir şekilde yansıttığınız için minnet duygularımı size iletmekten gerçekten mutluluk duyuyorum... Demiryolları, tam 140 yıldır ülkenin can damarı. Bu ülkenin ekonomisine, turizmine, sosyal ve kültürel yaşantısına adeta damgasını vuran eşsiz bir kutrum...”“ Ulu önderimiz Atatürk döneminde altın çağını yaşayan, kıraç Anadolu topraklarına hayat veren demiryolları, ne yazık ki 1950’ li yıllardan itibaren ihmale uğratılma durumda.Yıllardır, ülke gerçekleriyle bağdaşmayan yaklaşımların sürdürülmesi, çağımızın en güvenilir, en rahat ve en ekonomik ulaşım sistemini, çok acıdır ki, ikinci plana itmiş durumda. Ve bu durum hala sürüp gidiyor.”“ Karayollarında ise ölüm kol geziyor. Boyutları her geçen gün biraz daha artan, bağrımızda derin yaralar açan “ Trafik Canavarı’ na toplum olarak dur!” demenin zamanı geçiyor. Bu canavara “ dur! Diyebilecek alternatif çözüm ise demiryollarıdır.”“ Bizlere vereceğiniz destek, çalışmalarımıza ışık tutacağı gibi, belki de çağdaş demiryolculuğun meşalesini ateşleyen ilk fitil olacaktır.”
Sayın Genel Müdür’
e bu duyarlılığı için, ülkemiz ve halkımız adına teşekkür ediyorum.Ve diyorum
ki:
Çağdaş demiryolculuğun meşalesi bu ülkede, yıllar önce yakılmıştı.Ne yazık ki bu meşale, eğer yanılmıyorsam, bilinçli ve ısrarlı bir biçimde, ışık saçamaz hale getirildi.Neden? Zalim kapitalizm keyif çatsın diye. Ulaşım ve taşıma, tümüyle karayollarına binsin ve daha çok otomobil satılsın! Ötesini söylemeye gerek var mı?
“Ötesi” nin
bir parçası, dolan ve asla doymayan keseler,
bir parçası da ölüp ölüp giden canlar ve sakat kalan on
binler ve on binler... TCCD’ ye elli
yıl öncesinin teknolojisiyle yapılacak bir müdahalenin bile üçte
bire indireceği yolları, birkaç saat, bazen
birkaç dakika kazanalım diye karayoluyla gidiyoruz
ve olanlar oluyor. Sadece ilkel virajların ortadan kaldırılmasının,
yüzde otuzluk bir zaman kazandıracağı, uzmanlarınca söylenen
demiryollarına eğilmenin, akıl almaz bir inatla sürdürülmesinin vücut
verdiği derin ıstırabın günahını acaba kimler ödeyecek?
Zaman zaman, başımızdaki musibetlerin şiddetini ifade için “işgal ordularının kötülüğü” deyimini kullanırım. Yine bu deyimi kullanarak söyleyeceğim: Acılarımızın arkasındaki “işgal orduları”ndan biri de demiryollarını ihmale göz yuman umursamazlıktır.Bu ülkeye düşman olmayan herkese sesleniyorum: Allah aşkına, şu demiryollarını gündeme alın!Kazananlara kazandıkları, acı çekenlere de çektikleri yeter artık!Bundan sonraki umursamazlıkları “gaflet” kelimesiyle ifade etmekte zorlanacağız, haberiniz olsun! |